Psikoloji

ÇOCUKLARIMIZLA BAĞIMIZI GÜÇLENDİRMEK

Literatürde yapılan araştırmalar; ailesine ve okuluna bağlılık duyan çocukların duygusal açıdan sağlıklı, sevecen, kendisiyle barışık ve üretken bireyler olarak yetişme potansiyellerinin yüksek olduğunu göstermektedir. Bu bilinçle yetişkinler olarak bizler için çocuklarımızla kuracağımız ilişki kalitesi çok büyük önem taşımaktadır. Çocukların ailelerine ve okul dönemiyle birlikte öğretmenlerine duyacakları bağlılık ve güven hissi, gelecekteki yaşamlarının şekillenmesinde ve yapacakları seçimlerde büyük bir rol oynamaktadır.
Ailesine ve okuluna bağlı , çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurabilen, karşılaştığı güçlüklerde hemen vazgeçmeyip çözümler bulmak için çabalayan çocuklar yetiştirmek için farklı yaş dönemlerinde yapabileceğimiz pek çok şey bulunmaktadır. Bu yaklaşımların en başında:

. Çocuklarımızla sevgi dolu, şefkatli bağ kurmak,
. Duygularını anlamaya çalışmak,

. Yapıcı ve iyimser bakış açımızı koruyarak onların düşünme /sorun çözme becerilerini geliştirmeye destek olmak gelmektedir.
Oyun terapisinin yaratıcısı Dr.Byron Norton, 2009?ta yayınlanan bir röportajında bir çocuğun sağlıklı olduğunu gösteren en önemli kriterin; ebeveynleri dışında çevresindeki kişilerle sağlıklı ilişkiler kurması olduğunun altını çizmektedir. Amerika?da ilköğretim 3.sınıflar arasında yapılan bir araştırma sonuçlarına göre, en başarılı çocuğun en iyi iletişim kuran çocuk olduğu, her şeyin ilişkide gizli olduğu ortaya çıkmaktadır. Günümüz toplumunda sosyolojik ve ekonomik değişkenler sonucunda bireysellik, yoğun rekabet ve hızlı iletişim yükselen değerler arasında yer almaktadır. Bu koşulların yetişkinlerin ve çocukların dünyasını farklı şekillerde etkilediğini hepimiz gözlemliyoruz. Yetişkinler olarak sergilediğimiz iletişim modelleri, geleceğin toplumuna yönelik davranışların temelini biçimlendirmektedir. Çocuklarımızla bağımızı güçlendirecek iletişim tarzları nasıl olmalıdır?

- Çocuklarımıza ilk yıllardan itibaren attıkları küçük adımlarda olumlu geri bildirim vermek, sözel ve dokunsal yollarla iletişime geçmek, sevgi ve şefkatimizi açık biçimde göstermek, küçük yaşlarda bol bol dokunmak ,kucaklamak, büyüyen yaşlarda yine uygun yollarla yetişkinlerle bağlılık hissetmelerine yardımcı olmak.
- Çocuklarımızla iletişimde ?Ne?? ve ?Nasıl?? sorularını kullanmak:
-Bu olayda ne oldu, ne yaşadın? /-Ne düşünüyorsun?/ -Nasıl hissediyorsun? /- Sence bu sorunu nasıl çözebilirsin, ne yapabilirsin? vb. açık uçlu sorularla çocuklarımıza onları yargılamadan dinlemeye istekli olduğumuzu göstermek.
- Çocuklarımıza onları anlamaya çalıştığımızı hissettirmek. Bunun için baş etmekte zorlandıkları duygular yaşayıp olumsuz davrandıklarında yapmamız gereken şey, öncelikle bu duyguları dile getirebilecekleri güvenli bir atmosfer yaratmaktır. (?Seni bu kadar kızdıracak gerçekten önemli bir şey olmuş olmalı?, ?Kendini kontrol edemedin? veya ?Anlatmak istersen ben buradayım?) şeklinde mesajlarla çocuklarımıza yaklaşmamız onları rahatlatacak ve aramızdaki iletişimi güçlendirecektir.
- Çocuklara isteklerle ihtiyaçlar arasındaki farkı öğretmek ve onları reddedilmeye karşı daha fazla dayanıklı şekilde yetiştirmek. Reddedilme eşiği düşük çocuklar, okul yıllarında sosyalizasyon sürecinde yaşıtlarıyla ilişkide zorluklar yaşamaya daha fazla eğilim göstermekte, bu durum da onların engellenme, anlaşılmama duygularını hissetmelerine neden olmaktadır. Bu anlamda çocukların uygun olmayan isteklerini reddetmek, onların sınırları anlamasına ve içine girecekleri farklı sosyal ortamlarda sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olacaktır.
- Çocuklarımıza onların bizim için çok değerli ve önemli olduğunu hissettirmek isterken, dengeli ve ölçülü davranmaya dikkat etmemiz gerekir. Dünya üzerinde her bireyin aynı derecede değerli ve önemli olduğu, dünyanın bir tek kendi ihtiyaçlarımızın etrafında dönmediği hissini erken yaşta öğrenebilmiş çocuklarda empati duygusu daha erken gelişmektedir. Bu anlayış ve sezgiye sahip çocuklar, ileriki yıllarda başkalarının ihtiyaçlarına karşı daha duyarlı, çatışmalar karşısında daha adil çözümlere yönelebilen ve paylaşma duygusu daha fazla gelişmiş bireyler olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan kendini ?fazlasıyla değerli ve önemli? gören ve hisseden çocuklar için diğer kişilerin hisleri fazla önem taşımamakta ve sorunlar karşısında gösterdikleri düşük hoşgörü ve ısrarcı tavırlar; çevre ve arkadaşlarıyla ilişkilerini zedeleyebilmektedir.
- Anne baba ve/veya öğretmen olmak ruhsal anlamda çok doyurucu, ama emek yoğun bir süreçtir. Bu süreçte kendi ruh sağlığımıza özen göstererek stresle sağlıklı bir şekilde baş edebilmek ve kendimizi psikososyal anlamda beslemek / geliştirmek çok önemlidir. Sahip olduğumuz kaliteli ilişkileri korumak ve çoğaltmak, ailemiz ve arkadaşlarımızla paylaşımlarda bulunmak, hoşlandığımız konulara zaman ayırmak bizi duygusal olarak besleyecektir. Kendimizi mutlu etmeyi başarmak, çocuklarımıza iyi bir rol model olmanın vazgeçilmez ön koşuludur.


Günümüz perspektifinde çağın en büyük ruhsal sıkıntısının; iletişimsizlik ve yabancılaşma duyguları olduğu gerçeğinden hareketle geleceğe hazırladığımız çocuklarımıza yapacağımız en büyük yatırım; onlarla anlamlı yakınlık kurmak ve bunu korumak için gereken tüm girişimlerde bulunmak olacaktır. Bizimle yakın bağ kuran çocuklarımız, bizi mutlu etmeye ve değer yargılarımızı benimseye daha fazla istekli olacaklardır. Tüm çocuklarımız için dileğimiz; onların en büyük potansiyellerine ulaşmaları ve çevreleriyle ömür boyu sürecek sevecen ilişkiler kurabilmeleridir.


Referans:
Solter,A.(2009).Anne Babanın Çocuk Yetiştirme Rehberi.İstanbul:Kuzey Yayınları.

Yelda Orçan
Uzm.Psikolojik Danışman