EVEREST DAĞI’NA TIRMANAN İLK TÜRK


ürk dağcılığında yeni bir çığır açan, bayrağımızı yerkürenin erişilmez doruklarına taşıyan birçok ilke imza atmış ülkemizde de ismi sürekli başarıyla anılan, Everest Dağı’na tırmanan ilk Türk ve Yedi Zirveler projesini tamamlayan dünyanın en genç dağcısı Nasuh Mahruki, 17 Ocak 2017 tarihinde okulumuz öğrencileriyle güzel bir söyleşi gerçekleştirdi. Yalnızca sporcu kimliğiyle değil yazarlık ve fotoğrafçılık alanında da bizlere ilginç anlatımları ile keyifli bir söyleşi yapmış olmasından Özel İstanbul Koleji olarak büyük bir mutluluk duyuyoruz. Bu büyük söyleşi öncesi Nasuh Mahruki, öğrencilerimiz Eylül Görkemli ve Teoman Sarıkuş’ın sorularını yanıtladı.
Eylül Görkemli: Dağcılıkla 1988 sonlarında Bilkent Üniversitesi Doğa Sporları Topluluğu’nda tanıştınız. Merakınız bu tarihten sonra mı başladı? Özellikle neden dağcılığı tercih ettiniz?
Nasuh Mahruki: Üniversitede doğa sporları tam bana göre diye düşündüm ve denedim. Önce dağcılıkla başladım. Okulda dağcılık kulübü kuruluyor diye bir ilan görmüştüm. Adımı yazdırdım. İlk toplantılarına katıldım çok güzel bir fotoğraf gösterisi yaptılar ve hepimizin ilgisini çektiler. Mağara araştırma derneği ile mağaracılık araştırmalarına başladım. ODTÜ Su Topluluğu ile aletli dalış yapmaya, paraşütle atlamaya başladım. Bu işi hep en iyilerden öğrendim. O zamanlar Anadolu Dağcılar Birliği Hacettepe gibi çeşitli üniversitelerin dağcılık kulüpleri vardı. Onlarla beraber dağlara, doğaya gide gele hem kendimi geliştirdim hem bu konuda yetenekli olduğumu gördüm ve yavaş yavaş hedeflerimi büyüttüm.
Teoman Sarıkuş: Size neden Kar Leoparı diyorlar? Size bu unvanı kim verdi?
Nasuh Mahruki: Kar Leoparı unvanı Rusya Dağcılık Federasyonunun verdiği resmi bir unvan. Eski Sovyetler Birliği dağılmadan önceki topraklarında Pamir dağları var ve bu dağlarda 7000 m üzerinde 5 tane zirve var. Bu 7000m’yi tamamlayan dağcılara verilen bir ödüldür. Ben 1994 yılında tamamladım Henüz Türkiye’den bunun tekrarını yapan olmadı.
Eylül Görkemli: Everest’e tırmanmak nereden aklınıza geldi?
Nasuh Mahruki: Ben en çok üniversitede dağcılıkta belirli bir yere geldikten sonra Türkiye’nin ilk 8000 metreden tırmanışını yapan dağcı olmak istiyordum. Türkiye’de de daha önceden hiçbir dağcı 8000 metre ve daha yüksek bir tırmanışı hedeflememişti. Karşıma Everest şansı çıktı. Kendime bir söz verdim eğer ben bu sene 7000 metrelik tırmanışı tamamlayabilir ve Kar Leoparı unvanını alırsam seneye Everest’e gideceğim.” demiştim. 1994’te tamamladım seviyeyi. O tırmanışlardan birinde bir İngiliz ekiple tanıştım. Onlar Everest’e gidiyordu. Onlarla düşünüp bu karara vardım. Bu ekibin lideri ile İngiltere’ye gittim. Nasıl hazırlık yapılırı öğrendim. Bir şekilde süreç iyi işledi. 1995 yılında Everest’e çıkan ilk Türk oldum. Aynı zamanda ilk Müslüman dağcı oldum.
Teoman Sarıkuş: Everest’e tırmanmadan önce ve tırmandıktan sonra neler hissettiniz? Böyle bir zirveye tırmanmak hem güç hem de motivasyon ister, siz kendinizi bu sürece nasıl hazırladınız?
Nasuh Mahruki: Everest’e gitmeden önce çok büyük bir heyecan duyuyordum. Çünkü Türkiye’de zaten hiç öyle bir hedef yoktu. Oralara ulaşmamıştı Türk dağcılığı. Benim için çok anlamlıydı bunu ilk yapan dağcı olmak. Zaten üniversiteden beri hayalimde olan bir şeydi. Sonrası İngiltere’ye gittim ekibin lideriyle konuşmak için. Sonra da artık sürece başladık. Gitmeden önce bir şey daha yaptım. Kendimi kafaca da hazırlamam gerekiyordu. Neticede her tür sportif olayın fiziksel, psikolojik ve teknik 3 tür hazırlığı var. Fiziksel hazırlığı sürekli dağlara giderek yapıyordum. Teknik hazırlığı da zaten yapıyordum. Yazın, kışın, gece ve ipli tırmanışlar gibi, psikolojik hazırlığa çok önem verdim. Everest’e tırmanış öncesinde Everest’le ilgili bir sürü kaynak kitap okudum. Eski tırmanış raporlarını eski tırmanan kişilerin yazdıklarını okumaya çalıştım. Fotoğraflara baktım bayağı. Bir de aklımı, zihnimi de bu sürecin dışına da zaman zaman çıkartabilmek için ahşap işlemeler yaptım. Tam olarak hem ruhumu hem bedenimi hazırlamış oldum. Sonra tırmanışa gittim. Zorlu ve zahmetli bir tırmanış oldu. Benim açımdan da ilk olduğu için bir heyecan vardı ama dediğim gibi çok iyi gitti her şey. Döndükten sonra bugün bile hala onun mutluluğunu, gururunu yaşıyorum. Hem benim hem de Türk dağcılığının gururu, Türk bayrağını dünyanın en yüksek noktasına taşıdım ve artık Türk sporunun yeni çizgisi oldu. O anlamda benim için çok değerli bir tarafı da var ve hayatım boyunca gururla taşıdığım bir unvan daha oldu.
Eylül Görkemli: En yükseğe çıktıktan sonra hedefsiz kaldığınızı hissettiniz mi?
Nasuh Mahruki: Hayır, hissetmedim. Şöyle çünkü Everest sonuçta dünyanın en yüksek dağı ama dünyanın en zor dağı değil. Dünyanın en önemli dağlarından biri ama nerden baktığına bağlı. Ondan çok daha tehlikeli, zorlukları ve tırmanışları olan dağlar var. O kadar yüksek olmasa da ben dağları ve dağcılığı sevdiğim için Everest benim için çok önemli bir hedefti. Onu başardıktan sonra dağlar ve dağcılıkla ilgili hedeflere devam ettim. Asıl istediğim K2 dağına tırmanmaktı dünyanın 2. yüksek dağı Pakistan-Çin sınırında yer alıyor. Everest Nepal-Tibet sınırında yer alıyor. K2 dağı Everest’ten çok daha zor ve tehlikeli dağ olarak kabul edilir. 5 yıl sonra K2 dağına da tırmandım, bu tırmanışımı da çok önemserim dağcılık kariyerimde. K2’ye tırmandıktan sonra tempomu biraz düşürdüm. K2 ile istediğim tatmine biraz daha ulaşmış oldum farklı alanlara yönelmek istedim. Biraz da motorlara, seyahat etmeye, dünyayı dolaşmaya ilgi duydum, öyle devam etti.
Teoman Sarıkuş: 2009’da Uluslararası Barış Ödülü aldınız? Neden size bu ödül verildi?
Nasuh Mahruki: Filipinlerden Gusi Barış ödülü. Bu ödül dünya barışına katkıda bulunan, insanlığa katkıda bulunan dünya çapında değişik ülkelerden seçilmiş bireylere verilen bir onurlandırma ödülü. İnsanlık için dünya barışı için verilen bir ödül. Gusi barış ödülünün bana verilmesinin asıl sebebi 1999 depremi arkasından Yunanistan depreminde hemen bizim koşup komşularımıza, Yunan milletine yardımcı olmamız ve AKUT’un da uluslararası anlamda büyük afetlere gönüllü olarak müdahale eden bir kurtarma takımı olması. Bu takımın hem kurucularından biri hem de lideri olmamdan dolayı verildi.
Eylül Görkemli: Profesyonel dağcılığa başlamanın bir yaşı var mı?
Nasuh Mahruki: Amatör olarak her yaşta başlanabilir. Dağları ve doğayı seven birisi tecrübeli bir ekip ile dağlara ve doğaya çıkabilir. Profesyonellik tabii biraz daha farklı bir şey. Bir konuda profesyonel olabilmek için yetenek+çalışmak ve bunu sürdürebilir bir şekilde sürekli hale getirmek gerekir. 30 yaş bunun için uygun bir yaş diyebilirim.
Teoman Sarıkuş: Türkiye’de, dağcılık anlamında örnek alınıyor ve bu alana gönül vermiş kişileri yüreklendiriyorsunuz. Dağcılığa yeni başlayanlara neler önerirsiniz?
Nasuh Mahruki: Birinci kural olarak dağcılık riskli ve tehlikeli bir spordur. Bu sporu yaparken yaralanabilirisiniz sakatlanabilirsin daha beteri bile olabilir. O yüzden aklımızdan çıkarmamız gereken en önemli şey;mutlaka oyun kurallarını, teorisini, pratiğini çok iyi öğrenmek gerekir. Eğitimlerini çok iyi yapmak gerekir. Sonuçta insan tecrübesini arttırdıkça, antrenman yaptıkça, çalıştıkça kendini geliştiriyor. Hedef belirliyorsan sınırın çok az üstünde koyacaksın ki kendini geliştirebilesin. Ben de hep öyle yaptım sınırlarımın biraz üzerinde hedefler koydum kendime o da beni sürekli hep ileriye doğru götürdü.
Eylül Görkemli: Arkanızdan gelen iyi yetişmiş bir dağcı var mı?
Nasuh Mahruki: Var tabi en iyi geleni Tunç Fındık. O da benim gibi Bilkent Doğa Sporları topluluğundan yetişmedir. Şimdi 14. 8000m tırmanışın peşinde, 11 tanesine tırmandı. O kendini tamamen kariyerine adadı.
Teoman Sarıkuş: Türkiye sizi depremler sırasında AKUT ile tanımış oldu ve siz bir anda AKUT ile gündeme oturdunuz? Akut'un kuruluşu nasıl oldu?
Nasuh Mahruki: AKUT’un kuruluşu bir dağ kazası sonrasında ortaya çıktı. 1994 Kasım’ında Bolkar Dağları’nda bir dağ kazası yaşanıyor ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden dağcılık şubesinden iki çocuk kayboluyor. Bu haber yayılınca büyük kurtarma çalışmasına katılmak için bölgeye gittik. O zamanlarda Türkiye’de organize bir kurtarma takımı yoktu. Dağlarda, doğada bu işi yapabilecek gönüllü dağcılar gider gerekeni yapmaya çalışırdı. Bunda da öyle oldu ve aşağı yukarı 100 dağcı bir araya geldik ve iki grup halinde 14 gün aradık çocukları ama bulamadık. Aileleri helikopter kiralamıştı. Helikopterlerle bizi Bolkar Dağları’nın zirvelerine bırakıyorlardı. Hatta orada bu operasyon sırasında iyi dağcılarız ama iyi arama kurtarmacı olmak başka bir şeymiş, onu anladık ve bir avuç dağcı arkadaşımla oturduk, toplantı yaptık ve birtakım öngörülerde bulunduk, Bundan sonrası için ve artık Türkiye’de dağda doğada arama kurtarma yapacak uzman bir takım kurmanın gerekliliği ortaya çıktı. 1994 Kasım’ında aldığımız kararı uygulamak için 1995 yılında konunun içine girdik. Türkiye’nin doğal afet ülkesi olduğunu öğrendik 1995 yılında bu konuya girince. 14 Mart 1996 tarihinde bütün bu çalışmaları, hazırlıkları yaptıktan sonra resmi olarak ‘’AKUT’’ Arama Kurtarma Derneğini kurduk. O gün bugündür de bu çerçevede devam ediyoruz.
Eylül Görkemli: Depremde enkaz altında ne kadar dayanılabilir ve hayatta kalmak için neler yapmalıyız?
Nasuh Mahruki: Depremde enkaz altında kalınabileceği birkaç faktöre bağlı. En önemlisi iklim. Yani eğer yazın çok sıcak olmayan çok kurak olmayan bir ortamda kalırsak veya kışın çok soğuk olmayan bir ortamda enkaz altında kalırsak; biri genç sağlıklı birisiyse hayata bağlılığı motivasyonu güçlü ise sporcu bir yapısı da varsa ve yaralı hele bir de işte mutfakta, tuvalette kalıp yağmur sularından ya da su borularından su bulabiliyorsa 3 4 haftaya kadar kalabilir. 15-20 gün sonra da çıkabilir. Normalde ilk bir haftaya odaklanmak en doğrusu. Hatta ilk üç gün çok sayıda insanın kurtarıldığı zamandır. Genelde bu tür acil durumlarda ilk dakikalar, ilk saatler ilk gün diye bakılır. Altın saatler, altın dakikalar, altın günler orada müdahaleyi çok hızlı ve çok güçlü yapmak gerekir. Çünkü en çok sayıda insan sağ salim kurtarma olasılığı ilk günlerde ve saatlerde daha yoğundur.
Teoman Sarıkuş: İstanbul olası bir depreme ne kadar hazır ve halkımız ne kadar bilinçli sizce?
Nasuh Mahruki: İstanbul depreme hazır filan değil maalesef. Sebebi de mevcut yapı stokları içerisinde depreme hazır olmayan çok sayıda bina olması. Kentsel dönüşüm aslında bunu çözecek şey. Fakat gerçekte olması gereken bir kentsel dönüşüm yapılmıyor. İstanbul’da ne kadar boş alan varsa her taraf binalarla dolduruldu ve eski binalar hala duruyor yerinde. İstanbul’da aslında kentsel dönüşüm bu yıkılmayı bekleyen kötü binaların üzerine yeni bina yapmak amacıyla gerçekleştirilmesi gereken bir proje olduğu halde maalesef böyle yapılmadı. Bütün bu şeyler içerisinde bir iyi tarafı var o da arama kurtarma ekipleri çok iyi gelişti.
Teoman Sarıkuş: Bir yazar olduğunuzu da biliyoruz kitaplarınızla da büyük bir kitleye ulaşıyorsunuz. Kitap yazma fikri ilk kez siz de nasıl oluştu?
Nasuh Mahruki: Yaptıklarımı paylaşmayı seven bir insanım. Paylaşmanın da yolları anlatmak, yazmak, fotoğraf sergisi yapmak gibi şeyler. İlk kitabım 24 yaşında yazdığım ‘’Bir Dağcının Güncesi’’ kitabı oldu. Üniversiteyi bitirdikten hemen sonra başladım. 27 yaşında yazdığım, İlk yaptığım yüksek irtifa dağcılığı 7010 m Khan Tengri dağı tırmanışıyla ilgili ‘’Everest’e Çıkan İlk Türk’’ kitabım oldu. 28 yaşında ‘’Bir Hayalin Peşinde’’ diye bir kitap çıkarttım 7 zirveler projesini anlattığım. Ve 29 yaşında İstanbul’dan Katmandu’ya gittim. Kız arkadaşımla motorsikletle, onun kitabını çıkarttım. Yani ilk dört kitabımı 24 ile 29 yaş arasında yazdım. Sonra üç kitap daha yazdım. Günlük tutarak, çok detaylı yazarak hem duygularımı, hem psikolojimi, hem fiziksel işin yapısını, hem öğrendiğim işin teorik bilgisini aktararak yazdım kitaplarımı. Arkadan gelenler bir adım önde başlasınlar çizgiyi daha ileriye götürsünler, sınırı daha da ilerletsinler diye.
Eylül Görkemli: Size birkaç kelime vereceğim. Kelimelerin, size çağrıştırdığı İlk kelimeyle cevap vermenizi rica ediyorum.
Nasuh Mahruki:
Başarı: Everest
Mutluluk: Yolunda giden her şey, yaşamın anlamı
Aile: Sevdiklerim
Zirve: Hedefe ulaşmak
Hedef: Yapabileceğinizin en iyisini yapmak
Teoman Sarıkuş: Bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
Nasuh Mahruki: Rica ederiz. Biz teşekkür ederiz yine bekleriz.