30 SANİYE İÇİN 19 YIL ÇALIŞMAK

eş yaşında yerinde duramayan bir küçük çocuk olarak çıktığı yolda, jimnastiğe olan tutkusu, adanmışlığı ve azmiyle bugün kendi kulvarında dünyanın en iyisi olma noktasına ulaşan İbrahim Çolak geçtiğimiz hafta SoruYorum söyleşi dizimiz için konuğumuzdu. Dünya Şampiyonu olduktan sonra verdiği röportajda “O 50 saniye için 19 sene çalıştım” sözü hepimizin hafızalarında yer eden sevgili İbrahim, onu tanıdıktan sonra mütevaziliği, centilmenliği ve sportmen ruhuyla kalplerimizi de feth etti. İbrahim Çolak’ın hikayesi, bir inancın, adanmışlığın, yaptığı işi sevmenin ve bir hedefe ulaşmak için verilen emeğin hikayesi.. Hepimize nice dersler barındıran bu hikayeyi gelin hep beraber öğrencilerimizin meraklı sorularına İbrahim’in verdiği cevaplardan okuyalım.

Y.YÜCESOY: İbrahim Çolak kimdir? Kısaca sizden dinleyebilir miyiz?
İ.ÇOLAK: Ben İbrahim Çolak. 7 Ocak 1995’te, İzmir’in Konak’ta doğdum. Halen İzmir’de yaşıyorum.26 yaşındayım. 5 yaşındayken amcam Erkan Çolak’ın sayesinde Çağatay Jimnastik Spor Kulübünde jimnastik hayatım başladı ve 21 yıldır aynı spor kulübünün sporcusuyum, antrenörlüğümü Yılmaz Göktekin yapıyor ki kendisi 21 yıldır beraber çalıştığım antrenörüm oluyor. Aynı zamanda 2017 yılında Ege Üniversitesi beden öğretmenliği bölümünden mezun oldum.
Y.YAZ: Jimnastikle nasıl tanıştınız? Kaç yaşında başladınız? Sizi ilk kim keşfetti?
İ.ÇOLAK: Ailemde spor yapan ve sporu gerçekten seven insanlar beni bir spora yönlendirmek istemişlerdi. Birçok çocukta olduğu gibi ben de çok enerjik bir çocukluk yaşadım ve amcam da bu enerjimin en doğru yerde atabilmem için jimnastik sporunu önerdi. Annem babam da beni jimnastik sporuna 5 yaşında bu şekilde başlatmış oldu. Tabii ki ilk başta deneme derslerimiz oluyor yani yeni başlayacak bir sporcu için, öğrenci için deneme dersi yapılıyor. O zaman antrenörüm Yılmaz Hoca oradaydı, benden çember atmamı istedi, esnekliğime ve kuvvetime baktı şınav çekmemi istedi hatta şöyle komik bir durum var; Şınav çekmeye başladım; 10 oldu, 20 oldu, 30 oldu hani Yılmaz Hoca dur demese ben daha devam edecekmişim yani küçük yaştan beri kuvvet konusunda yaşça aynı olan takım arkadaşlarımdan bir parça daha öndeymişim. O zaman bile bunu Yılmaz Hocam fark etmiş, keşfetmiş ve aileme düzenli olarak gelirseniz ileride başarılar elde edebilirsiniz, demiş ve o zamandan beri bırakmadan, sıkılmadan, bıkmadan devam ediyorum.
B.EREN: Sizce jimnastiğe başlamak için en uygun yaş aralığı hangileri?
İ.ÇOLAK: En uygun yaş bence 4-5 yaşları hatta 3 yaşında da başlanabilir.
B.EREN: Sizce yetenek mi yoksa çok çalışmak mı başarıya götürür?
İ.ÇOLAK: Bir kere yetenekli olmak çok önemli; ama daha önemli olan şey de çalışkan olmak, çok çalışmayı sevmek. Çünkü yetenek sizi sadece bir seviyeye kadar götürür. Ondan daha iyisini yapabilmeniz için yeteneğimizi çalışmakla pekiştirmeniz gerekiyor. Eğer bunu yapabilirseniz zaten dünya statüsünde, dünya seviyesinde sporcular arasına girip belki dünyanın en iyisi bile olabiliyorsunuz. O yüzden yetenek sadece yeterli değil; bunun yanında çok çalışmak da kesinlikle olması gereken bir şey.
B.EREN: Şu anda rol-model olarak aldığınız bir sporcu var mı?
İ.ÇOLAK: Evet, Yunan bir sporcu var. Kendisi benden 5 yaş büyük ismi:Eleftherious Petrounias kendisi 2015 ten, 2018 e kadar her yıl Avrupa ve Dünya şampiyonu oldu halka aletinde ve 2016 Rio Olimpiyat Oyunları’nda da yine halka aletinde olimpiyat şampiyonu oldu. Bu yüzden kariyeri gerçekten çok başarılı. Ben bu sporcuyu 2021 yılından beri tanıyorum ve ondan beridir çok iyi arkadaşız.
D.TUNCA: “The Colak” ismi ile literatüre geçtiniz, bu hareketinizin ilham kaynağı nedir?
İ.ÇOLAK: “The Colak” hareketi 2017 ‘de antrenörüm Yılmaz Hoca ile beraber bulduğumuz bir hareket, nasıl aklımıza geldi? Bir kere öncesinde ondan bahsetmek istiyorum. Jimnastik literatüründe ismi olan birçok sporcu var: rahmetli Murat Canbaş, federasyon başkanımız Suat Çelen ve takım arkadaşım Ferhat Arıcan’ın literatürde ismini verdikleri hareketler vardı öncesinde. Ben de antrenörümle konuştum ve halka aletinde özellikle yeni bir hareket yapmak istediğimi söyledim. Biz de bununla ilgili çalışmalar yapmaya başladık. Tabii ki tamamen özgün, daha önce hiç yapılmamış bir hareket olması gerekiyordu; yaklaşık iki üç ay sonra bir hareket oluşturduk ve bunu yapmaya başladım. Hemen sonrasındaki ilk yarışmada özellikle bunu yapmamız gerekiyordu. Önümdeki ilk yarışmada -2017 Şubat aynında yapılan Avustralya’daki dünya kupasıydı- bu hareketi denemeye gittim ve orada bronz madalya da kazandım. Yeni bir hareket belirleyeceğimiz zaman bir başvuru formu dolduruyoruz ki görevli kişiler yetkili kişiler gelip yarışmada siz o hareketi yaparken izlesinler. Daha sonra Dünya Jimnastik Federasyonu kendi teknik toplantılarında bu yeni hareketleri analiz ediliyor ve hareketlerin onaylanıp onaylanmayacağına karar veriliyor ve yaklaşık 1-1,5 ay sonra da onaylandığını öğrendik. Öğrendikten sonraki mutluluğum da çok farklıydı. İçimde çok farklı bir duygu oluşmuştu. İsmimi tarihe yazdırmış oldum bu sefer ve benim için önemli bir şey.

A.ÖZMEN: Jimnastik gibi zor bir branşta Dünya ve Avrupa şampiyonu olmak büyük bir başarı bu başarının sırrını neye borçlusunuz?
İ.ÇOLAK: Bu başarının sırrı çok çalışmak, özveri, küçük yaştan itibaren fedakarlık yapmak diyebilirim. Tabii ki fedakarlıkların yanında sabretmek de çok önemli bu spor için. Jimnastik senin de dediğin gibi gerçekten zor bir branş ve uluslararası alanda madalya kazanabilecek duruma gelmek için 8-10 yıl temel eğitim almak zorundayız, ondan sonra da yavaş yavaş artık yıldız sporcular arasına girmek için belki bir7-8 yıl daha gerekiyor. Bu yüzden sabretmek gerekiyor. Bir de şöyle bir şey var; Başarının sırrı sadece kazanmak değil; hep kazanarak burayı gelmiyorsun, bazen kaybedeceksin. Çünkü kaybetmek de gerekiyor. Kaybetmek sporcuyu üzebilir; ama eğer o kaybettiğin şeyden ders çıkarır, eksiklerini görür ve bunları düzeltmeye yönelik antrenmanlar yaparsan bir sonraki sefere çok daha güçlü bir şekilde yarışıyorsun, daha iyi puanlar alıyorsun ve kendini bir tık daha geliştirmiş oluyorsun. Başarının bir sırrı da bütün bunların yanında tabii ki çok çalışmak, kendinize hedef belirlemek, büyük hedefler koymak ve bu hedeflere doğru giderken önünüze çıkan engelleri aşmanın bir yolunu bulup fırsata çevirebilmek bence. Bu dönemleri fırsata çevirip kendinizi güçlendirmek için eksik yanlarınızı tamamlamak için gerekli çalışmaları yaparsanız hedeflerinize ulaşabiliyorsunuz ve bu da size başarıya doğru götürmeye başlıyor. Sabrederseniz ve gerçekten hedefinize inanarak çok çalışırsanız eninde sonunda imkansız gibi görünen başarıları bile elde edebiliyorsunuz. Bu yüzden gerçekten pes etmeden çalışmanızı tavsiye ediyorum.
H.SAĞLAM: Artistik Jimnastik Milli Takım antrenörümüz Yılmaz Göktekin de burada. Hocam, İbrahim Çolak kardeşimizle nasıl tanıştınız, nasıl keşfettiniz, onu nerde yakaladınız diğer öğrencilerden onun farkı neydi? Yılmaz Hocam dur demeseydi ben otuzun üstüne şınava devam ediyordum, diye az önce bahsettin İbrahim Çolak. Herhalde bir kuvvetini yakaladınız ama farklı ne özellikler gördünüz kendisinde? Bizlerle paylaşabilir misiniz?
Y.GÖKTEKİN: Teşekkür ederim Hakan Hocam bu güzel soru için, şimdi İbrahim’in de bahsettiği gibi benim de spora başlamamamdaki en büyük etkenlerden birisi amcasıydı. Amcası benim de büyüğüm, çok saygı duyduğumuz eski jimnastikçiydi. Sonra bir gün yeğeni ve kendi çocuğu da birlikte yanımıza geldi. Deyim yerindeyse ellerinden tutup bizim kucağımıza attı. İbrahim’in de bahsettiği gibi biz bellibir çalışma periyodundan geçtikten sonra çocukları bazı testlere tabi tutuyoruz; işte kuvvetlik, esneklik, sürat, çabukluk gibi testlere tabi tutuyoruz. İbrahim’i de amcası getirdikten sonra bu çalışmalara dahil ettikten sonra onu da testlere tabi tuttuk. İbrahim gerçekten background hazır olarak bize geldi. Çünkü anne-babası ve amcası spor yapıyor. Sportif anlamda bir çocuğun spora bakış açısı nasılsa İbrahim bunun gereğinden fazlasına sahip bir şekilde bize geldi. Ama tabii ki profesyonel bir jimnastik salonu ve antrenör ile tanıştıktan sonra olayın boyutu değişiyor. Bir de şöyle bir şey var İbrahim; örnek öğrenci, örnek rol-model ve sınıfta öğretmeninin iyi dinleyen verilen görevi yerine getirmeye çalışan yani yapamasa bile bir çaba sarf eden bir öğrenci profili çiziyor. Zaten sınıfta tüm öğretmenlerin istediği budur. İbrahim ilk gününden beri çalışmayı gerçekten çok seven bir sporcu ve doğal kuvveti yeteneği olan bir sporcu. Her zaman dediğimiz gibi yetenek de bir yere kadar;ama yetenek antrene edilmezse, çalışılmazsa bir yere kadar gider. Ama İbrahim’i,İbrahim yapan en büyük özelliklerden birisi de karakteridir. Evet, şampiyon olabilirsiniz ama şampiyonolmaktan, madalya almaktan daha önemli şeyler vardır hayatta.Yani şampiyon olabilirsiniz, madalya alabilirsiniz ama örnek bir sporcu olmak, karakter sahibi olmak gerçekten çok çok daha önemlidir. Siz madalya aldım diye sevinirsiniz ama iyi bir karakter sahibi olup hem de şampiyon olursanız efsane olursunuz, unutulmaz olursunuz. İbrahim hakkında bir şey daha söylemek istiyorum size. Şimdi siz İbrahim ile beraber iki kişiyseniz önünüze bir yemek geliyorsa İbrahim önce yanındakini düşünür. Öyle bir karaktere sahip , öyle bir naif sporcudur kendisi. Ben de kendimi çok şanslı hissediyorum. Böyle çalışkan bir sporcuya sahip olmak, gerçekten çok çok önemli ve 20 - 21 yıl önce neyse İbrahim, şu anda gerçekten öyledir. Hem çalışmayı çok sever hem de antrenman içerisinde programa en maksimum düzeyde uymaya çalışır.
Ç.DEDEOĞLU: Dünya şampiyonu olmak nasıl bir histi? İlk ne yapmak istediniz? Aileniz ile konuşmak mı yoksa arkadaşlarınıza mı haber vermek?
İ.ÇOLAK: Dünya şampiyonu olmak nasıl bir histi düşün, küçüklükten beri hep istediğin bir şey var ve onu sen 19 yıl sonra, emeklerinin karşılığı olarak bunu başarıyorsun. İlk böyle hissettiğim bağırmak oldu ve karşımda bizim ekipten kim varsa ona doğru koştum. Tabii çok mutluydum ama mutluluğumu kelimelerle anlatamıyordum. Küçüklüğümden beri hedeflediğim bir şeye ulaşıyorum. Rüya gibi bir ortamdı, rüya gibi bir gündü. Hatta ertesi gün uyandığımda acaba rüya mıydı diye kendime bir sordum. Sonra telefonuma falan baktım, gerçekten sosyal medya üzerinde çok paylaşım yapıldı ve çok fazla mesajlarda gelmeye başladı. Aslında şampiyonada sadece altın madalya kazandığıma değil; aynı zamanda bir öncü olduğum için de çok mutluydum. Çünkü Türkiye jimnastik tarihinde daha önce dünya şampiyonasında hiç madalya yoktu ve onu başarmış olmanın mutluluğunu yaşıyordum. Birçok kişiye imkânsız gibi görünen bir hedefi başarıyla sonuçlandırmış olmanın gururu vardı içimde ve dediğim gibi benden sonraki genç sporculara sadece jimnastik için değil, diğer spor branşlarındaki sporculara umut olabildiğimi gördüğüm için de çok mutluydum bir yandan.Yani hislerim bu şekildeydi.Tabii ki annem ve babamla hemen telefonda konuşmak istedim. Ödül töreni yapıldıktan sonra yani yaklaşık1-1,5 saat sonra annemlerle telefondagörüşebildim. Onlara bu mutluluğu yaşatmak beni ayrıca mutlu etti. Çünkü bu sadece benim değil; ailemin,antrenörlerimin, bütün federasyonun eşgüdümlü çalışarak elde ettiğimiz bir başarıydı.O yüzden ben de kimsenin yüzünü kara çıkarmadığım için, bu desteklerini boşa çıkarmadığım için çok mutlu oldum.
E.LAHODA: 2021 Tokyo olimpiyatları ve sonrası için hedefleriniz nelerdir?
İ.ÇOLAK: Avrupa ve Dünya şampiyonasında kazandığım altın madalyayı orada da kazanmak için elimden geleni yapacağım. Avrupa ve Dünya olimpiyat şampiyonluğu serisini tamamlamak istiyorum. İnşallah bunu başarabilirim ama bunu başarmak kolay olmayacak. Sonra Paris olimpiyat oyunlarına da katılmak istiyorum. Sonra da birazcık fiziksel durumuma bakacağım. Yaş olarak 32 olacağım, 30’lu yaşlarda olunca işler daha zorlaşabilir diye tahmin ediyorum. Eğer hala böyle yapabilecek gibi olursam 2028 Los Angeles olimpiyat oyunlarında kendimi hedef olarak gösterebilirim. Tabii bu süre aralığında her yıl Avrupa ve Dünya şampiyonalarımız yapılıyor olacak. Buralarda da her defasında ülkemi en iyi şekilde temsil etmek, unvanımı mümkün olduğunca çok korumak istiyorum.
A.GÜRGEN: Jimnastiğe yeni başlayanlara ne önerirsiniz?
İ.ÇOLAK: Gerçekten zor bir branş. Eğer siz jimnastikçi olmak istiyorsanız, bu zorluğu kabul etmek zorundasınız ve gerçekten çalışkan bir sporcu olmanız gerekiyor. Sabretmeniz gerekiyor. Jimnastik uzun soluklu bir branş ve branşta hedefleriniz varsa, 10-20 yıl belki, bunu yapacağım diye kendinizi hedeflemeniz gerekiyor. Bu yüzden aslında biraz da zorlu bu açıdan bakılınca. Öğretmenlerinizin söylediklerini en iyi bir şekilde, eksiksiz, fazlasıyla yapabilirsiniz. Çünkü onlar sizin iyi olmanız için ellerinden geleni yapıyor ve sizin de üzerinize düşen görev gerçekten onların sözünü dinleyip çok çalışmak oluyor. Bunları yapmanızı tavsiye ediyorum.

T.DİNGAZ: İbrahim Hocam diyeceğim size meslektaşımsınız. Her ikisini bir arada yürütmek gerçekten zor ; hem öğretmen hem de profesyonel anlamda sporcu olduğunuz için sizi kutluyorum. Ben şunu merak ediyorum; ritmik jimnastik ile artistik jimnastik arasındaki fark nedir?
İ.ÇOLAK: Ritmik jimnastiği bir kere sadece kadınlar yapıyor, erkekler yapmıyor. İkincisi ritmik jimnastik müzik eşliğinde ve fazlasıyla esneklik gerektiren bir spor branşı. Belki erkekler de yapabilir ama ben kızlara daha yakıştırıyorum. Farkı iseartistik jimnastikte aletler var ; yani halka, kutu atlama, barfiks paralel gibi. Ritmik jimnastikte de lobut, çember, ip kurdele gibi aletler var. Ama bence en önemli özelliği kadınların yapıyor olması hem de müzik eşliğinde yapılıyor olması. Jimnastik hareketleriyle dansın karışımı bir spor branşı yani. Eğer yapmak isterlerse kız sporculara ritmik jimnastik yapmasını tavsiye ederim. Gerçekten sporcuya bir asillik katıyor; yürüyüşü, fiziği her şeyi değişiyor. Dışarıdan da görsel olarak çok güzel görünüyorlar bunu tavsiye edebilirim, inşallah açıklayabilmişimdir.
A.YÜREK: Size göre yapmakta en zorlandığınız hareket nedir?
İ.ÇOLAK: En zorlandığım hareket hatta en zorlandığım alet kutlu beygir aleti. Galiba kulplu beygir aletine çok fazla yeteneğim yok. Bir de fiziksel görünüşümden dolayı da kulplu beygirdeki hareketleri yaparken tekniği tam uygulayamıyorum; kollarımın arkada tam kapanması gerekiyor ama onu kapatamadığım için her zaman yapamıyorum.
B.BOYALIKLI: Kendinize belirlediğiniz bir rakibiniz var mı?
İ.ÇOLAK: Yani tabii ki rakibim var. Dünyada her alette olduğu gibi halka aletinde de çok başarılı 10 sporcu vardı. Benim rakiplerim genelde Yunanistan, İtalya, Çin, Fransa,Ukrayna, Rusya gibi ülkelerin sporcuları oluyor. Zaten birçok yarışmada karşı karşıya geliyoruz. Yani aramızda çok az puan farkları olduğu için hepimizin altın madalya alma şansı çok yüksektir. Bu derecelendirme de artık yarışmadaki performansınıza bağlıdır. Yapacağımız ufak hatalar bile o sıralamayı değiştirebiliyor. O yüzden bunlara da çok dikkat etmek gerekiyor.
N.ÜNAL: Sizce jimnastiğe en benzeyen spor branşıhangisidir?
İ.ÇOLAK: Güzel. İçinde jimnastik hareketleri barındırdığı için bence buz pateni olabilir.
H.SAĞLAM: Baleyi de biraz benzetiyorlar değil mi?
İ.ÇOLAK: Doğru, haklısınız hocam. Bale, buz pateni mantıksal olarak benzer branşlar.
D.ÇAKAR: Siz artistik jimnastikteki hareketleri yaparken hiç başınız dönmüyor mu?
İ.ÇOLAK: Teşekkür ederim bu güzel soru için. Mesela 1 hafta bir tatilimiz oluyor, tatilden döndükten sonra durduğum yerden geri salto yapıyorum, ısınmak için böyle yıldızları görmeye başlıyorum gibi.Bir hafta ,1-2 gün bunu yaşayabiliyorum ama ondan sonra sıkıntı olmuyor. Vücut alıştıktan sonra başımızda dönmüyor zaten. Bize gayet normal geliyor her şey.
R.GÜNDOĞAN: Artistik jimnastikçi olmak sizi mutlu ediyor mu?
İ.ÇOLAK: Evet, mutlu ediyor. Zaten mutlu olmasam ve sevdiğim bir spor branşı olmasa bu kadar uzun yıllar bu sporu yapamazdım, bu başarıları elde edemezdim. Ben gerçektenseverek ve mutlu olduğum için bu sporu yapmaya devam ediyorum.
G.TİNLİ: Jimnastik ve balenin farkı nedir?
İ.ÇOLAK: Elimden geldiği kadar açıklamaya çalışacağım. Çünkü baleye çok hakim değilim açıkçacısı. Ama jimnastik biraz daha fazla kapsamlı bir spor branşı. Yani bale de bir yandan jimnastiğe benziyor ama onun da kendi içerisinde farkı var. Tabii ki bale daha çok estetiğe, dansa ve müzikle uyuma uygun olan bir spor branşı; içerisinde çok fazla akrobatik hareketler yok, daha çok müzikle uyumuna bakılıyor. Ama artistik jimnastikte, akrobatik hareketler çok fazla var. İnşallah faydalı olmuştur. Teşekkür ederim.
A.BAYIR: Merhabalar ben Ayten Bayır 3. Sınıf öğretmeniyim. Öncelikle hoş geldiniz. Bizlerle birlikte olduğunuz için teşekkür ederiz. Kazandığınız çok büyük birbaşarı, tebrik ediyorum sizi. Bu başarıyı kazanmak tabii ki çok çalışmakla olur ama çok çalışmanın yanında ben sizin,yaptığınız işi çok sevdiğinizden dolayı bu başarıyı kazandığınızı da düşünüyorum. Sizde aile sevgisini, arkadaş sevgisini hatta hayvan sevgisinin yoğun olduğunu gözlemledim. Kazandığınız bu başarıları sevgi ile bağdaştırabilir miyiz? Etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum.
İ.ÇOLAK: Tabii ki hocam, çok haklısınız. Zaten bir insan yaptığı bir işi, sporu sevmezse mutlu olmaz spordan da mutlu olmaz ve kendisini de geliştiremez. Ki zaten spor kardeşliktir, spor sevgidir, spor doğru iletişimdir ve bunun sayesinde de insanın içindeki o sevgi sadece insana değil, sizin de söylediğiniz gibi hayvanlara ve diğer duygulara yansıyor.Evet, size katılıyorum. Sevginin, bu başarılarda etkisi çok fazla bence de. Sevgi ve saygı olduğu sürece her şey disiplinli bir şekilde ilerler.
H.SAĞLAM: Hocam, ben şunu merak ediyorum bu artistik jimnastikte performans sırasında o heyecanla beklediğimiz puanlamanın açıklandığı süreç var ya, o puanlama nasıl veneye göre değerlendiriliyor? Yani puanları neden kırıyorlar?Neden yüksek puan veriyorlar. Onun belli bir ritüeli var mı acaba?
Y.GÜNTEKİN: Hakan hocam, şimdi bizde ölçülebilir bir değer yok. Yani böyle sadece yer aletinde zamana karşı yarışıyorsunuz. Atletizmde ölçülebilir mesafe va yükseklik var; futbolda gol var, basketbolda basket var, su topunda govlar,yüzmede de derece var. Bizde böyle bir derece yok, tamamen görsel bir değerlendirme var. O yüzden 2 panel hakem var; biri E jüri,kesintiyi belirleyen bir jüri, biri de D jüri difficulty yani zorlu bir hakem jürisi . Hareketlerimiz ise kurallar kitapçığı denilen bir kitapçıkla denetleniyor. Bu kuralların dışında herhangi bir şey yapamıyorsunuz. Bizim jimnastikte yüzlerce, hatta tüm aletlerde binlerce hareketimiz var ve o hareketlerden siz, yapabildiğiniz en basit hareketleri seçiyorsunuz. En basitten zora doğru işte: a, b,c,d,e,f,g,h,ı ‘ya kadar giden hareketler var A’nın değeri: 01,B’nin değeri: 02 C’nin değeri: 03 bunları yaparken siz yapabildiğiniz en mükemmel düzeyde hareketleri seçiyorsunuz. Büyükler kategorisinde, İbrahim’in yarıştığı kategoride en iyi 10 hareketi serinize koymak zorundasınız ama siz 9 hareketli seri de yapabilirsiniz 8 hareketli seri de yapabilirsiniz ama puanınız biraz düşük olabilir. Yaptığınız en yüksek düzeyde10 hareketi seçip seriye koyuyorsunuz. Amutta duruş pozisyonunuz çok iyi olması gerekiyor. Beli yayılırsa, halka biraz sallanırsa puan kesiliyor. Teknik olarak bunlar kesinti yapıyorlar. 5 tane kesinti hakemi var. İbrahim 10 hareket yaptı; biri 1.5 kesti, biri 1.6, biri 1, biri 1.3. En yüksek ile en düşük iki puan kesintisi atılıyor. 3 not ortalamaya alınıp ve zorluk puanı ile toplanıyor. Bu şekilde sporcunun sonuç notu ortaya çıkıyor.
T.DİNGAZ: Çok teşekkür ederiz, çok güzel bir söyleşiydi Hakan Hocam, ben önce size teşekkür etmek istiyorum. İbrahim Bey ve Yılmaz Bey ile bizi buluşturduğunuz için. Öğrencilerimize çok mükemmel bir rol-model olduğunuzu düşünüyorum. Özellikle yaptığı işi sevmek, çalışma azmi içerisinde olmak, aslında yeteneğin hiçbir şey olmadığı, çok fazla çalışarak bunu pekiştirmek gerektiği konusunu gündeme getirmek gibi veya işte başarısızlık karşısında hatalarından ders almak gibi çok önemli iletileriniz için de size çok teşekkür ediyorum. Ve çok mutlu etti bunu duymak, sizi kutluyorum bu anlamda. Yılmaz Bey’e de çok teşekkür ediyorum sizin gibi değerli bir sporcuyu yetiştirdiği için. Umarım yüz yüze bir araya geliriz ve çocuklarımızla birlikte söyleşimizi yaparız, çok teşekkürler.
İ.ÇOLAK: Biz teşekkür ederiz hocam, her şey için. Çok keyifli, verimli bir program oldu. İnşallah ileride gençlerimiz, küçük kardeşlerimiz yaptıkları işlerde çok güzel başarılar elde edeceklerdir.