

aratıcılık denilince aklımıza, diğerlerine benzemeyen, farklı ve özgün olan gibi anlamlar gelir. Yaratıcılık, yüz yıllardır düşünürleri ve bilim adamlarını meşgul eden bir konu olmuştur. Yaratıcılıkta bakış açısı farklıdır. Gidilen yol orijinal varılan sonuç ise özgürdür. Bu sürecin sonucunda ise mutlaka yenilik vardır. Sanatta, bilimde, düşünceyi yeniyi, farklı olanı görmek, sorunları daha akıllı ve çabuk çözebilmek için bizler de yaratma ile ilgileniriz. Yaratıcılık üzerine düşündüğümüz zaman, ilk olarak aklımıza tuvale fırlatılmış boyalar gelebilir. Ancak bu örnek büyük resmin sadece birer parçasıdır.
Yenilikçi fikirler, yaratıcı çözümler aslında her zaman içimizde gizlidir. Bunun içindir ki, hayal gücümüzü sonuna dek kullanabilmenin yöntemlerini öğrenmemiz gereklidir. Aynı zamanda yaratma heyecanlı bir serüvendir ve kuvvetli bir hayal gücü ister. Bunun için de görmeyi bilmek gerekir. Ünlü ressam Matisse, ’’ Görmek, yaratmanın başlangıcıdır.’’ diyerek söyleminde yaratıcılıkta görmenin önemini vurgulamıştır. Uzmanlara göre yaratıcılık tamamen doğuştan gelen bir özellik değildir. Çok daha sonraki zamanlarda elde edilebilen bir yetenektir. Önemli olan, onu nasıl kullanacağımızı bilmemizdir. Peki çocuklarımız… Tüm çocuklar yaratıcıdır, özeldir. Çocukların gerçek hayattaki sınırları ve başarabileceklerini öğrenmesinin yolu hayal gücünden geçer. Her çocuk hayal gücüyle doğar, büyür. Hayal eden çocuk yaratıcıdır. Bizler de onların hayallerini gerçekleştirmeleri için onları desteklemeliyiz.
Çocuklara yaşayarak deneyerek öğrenmeleri için onlara fırsatlar tanımalı, kuralları önlerine çıkarmayıp, yeri geldiğinde onların da kurallarını koymalarına fırsatlar vermeliyiz. Unutmamalıyız ki, hayal eden, farklılaşan ve yaratıcı düşünebilen insanlar, hem çocukluklarında hem de yetişkin hayatlarında daha üretkendirler. Bizler de öncelikle her çocuğun kendine özgü bir birey olduğunu kabul etmemiz gerekir. Çünkü her çocuk özeldir. |