Serbest Kürsü
    
     Gezilerimiz

     Spor Faaliyetlerimiz

     Fen ve Teknoloji

     İngilizce

     Etkinliklerimiz


    Milli Günler

     Röportaj



     Resimlerimiz

     Şiirlerimiz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  
FERHAT
GÖÇER’LE SANAT VE TIP KARİYERİ HAKKINDA SÖYLEŞTİK…

 
anatçı Ferhat Göçer, 6 ay öncesine kadar 21 yıl boyunca tıp doktorluğu mesleğini son 10 yıldır varolan müzisyenlik kariyeriyle paralel bir şekilde yürütmüş, her meslekte de başarısını ispatlamış, örnek bir kişi. Gerek müzisyen olarak duruşu, kendisini diğer sanatçılardan ayıran tavır ve tarzı, gerekse hekimliğe olan saygısıyla gerçekten farklı. Diğer sanatçılar gibi müzisyenliğinin yanına bir de oyunculuğu eklemek gibi bir kaygısı yok, o işi erbablarına bırakmayı tercih ediyor. Herkesin, yaptığı işin eğitimini almış olmasına duyduğu inanç sonsuz. Bu yüzden de müzisyen olarak hiçbir zaman alaylı olmayı düşünmemiş. Bir çiftlik kurup burada toprakla iç içe olacağı bir emeklilik düşlüyor kendisi için. Bulunduğu konumu ve başarısını devam ettirme konusunda çok hassas. Son albümünde özellikle besteci ve söz yazarı kimliğiyle de yer aldı. Okulumuzun müziğe ve sanata bu denli değer veriyor olması, müzikal çalışmalarımız kendisini çok etkiledi. Peki Ferhat Göçer’in ağzından Ferhat Göçer’i dinlemek nasıl olurdu sizce? Biz bu konuda şanslıydık, çünkü bir grup öğrencimizle birlikte kendisini okulumuzda misafir etme şansına sahip olduk. İşte Ferhat Göçer’in ağzından Ferhat Göçer’i paylaşıyoruz sizlerle…

Ecem Diniz : İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Devlet Konservatuarı Şan Bölümü’nü bitirdiniz. Doktorluk maceranız başlarken müzik nasıl hayatınıza girdi? Hem doktor hem de müzisyen olmayı mı düşlemiştiniz her zaman?

Ferhat Göçer : Tıp Fakültesi’nin 3. sınıfındayken aklıma geldi müzikle uğraşma fikri. Başta sadece bir sosyal aktivite olarak başlamıştım, iki mesleği birden bu denli uzun yıllar için sürdürebileceğim ve müzikte de şu anki konumumda olacağıma dair başta bir fikrim yoktu. Sadece boş zamanlarımı değerlendirmek için başladım.
 
Berke Orçan : 2 yıl Devlet Opera ve Balesi’nde çalıştıktan sonra doktor olarak tayininiz doğduğunuz şehir olan Urfa’ya çıktığı zaman, mecburi hizmet için bırakmışsınız Opera ve Bale’yi. Bu kararı vermek sizin için güç oldu mu? O noktada sadece müziğe yönelmeyi düşündüğünüz dönemler geçirdiniz mi?

Ferhat Göçer : Evet, tabi ki sadece İstanbul’da kalıp müzikle uğraşmayı düşündüğüm dönemler oldu, ama 6 sene Tıp Fakültesi okuduktan sonra öyle çok da kolay olmadı bırakmak. Mecburi hizmete, uzmanlık sınavına çalışıp , ihtisasımı yaparken tekrar İstanbul’a dönme hayaliyle gittim.

Ecem Diniz : Yoğun bir konser programınız var. Aynı zamanda genel cerrahsınız. Bu tempoya nasıl dayanıyorsunuz? Hem çok ciddi ameliyatlara girmek, hem de yurtiçi ve yurtdışında bu denli yoğun bir konser programınızın olması çok ciddi bir tempo gerektiriyordur diye düşünüyoruz. Pratik olarak doktorluk yapabiliyor musunuz artık?

Ferhat Göçer : 6 ay öncesine kadar 21 sene fiili olarak doktorluk yaptım. Senin de söylediğin gibi çok yoğun ve yorucu bir temposu vardı. Sizinle birlikte çalışan iyi bir ekip varsa, uygun ekibi oluşturabildiyseniz bir şekilde üstesinden gelebiliyorsunuz. Ama tempo gerçekten çok yoğun ve yorucu.

Berke Orçan :  Müzikal kariyeriniz boyunca çıkardığınız albümler içerisinde sizin için en özel olanı hangisidir ve neden?

Ferhat Göçer : İlk albümüm benim için çok önemlidir. Kariyerinizin ilk albümü olduğundan çok uzun bir hazırlık süreci geçiyor. Son albümümün de ayrı bir önemi var, çünkü bu son albümde de bana ait çok fazla şarkı var. Dolayısıyla artık yavaş yavaş sadece yorumcu olarak değil, söz yazarı ve besteci olarak albümlerime imza atmaya başladım.

Ecem Diniz :Müzikteki amaçlarınızdan biri, aldığınız klasik eğitimle, Türk müziğini dünyaya tanıtmak. Bu anlamda da birçok ülkede konserler veriyorsunuz. Bundan sonrası için de müzikte önde gelen amacınız aynı kalacak mı? Gelecek projeleriniz nelerdir?

Ferhat Göçer : Şu anda en büyük hedefim, yaklaşık son 10 yıl içerisinde kurmuş olduğum kariyeri aynı çizgide devam ettirmek. Kolay değil bu, yani geldiğiniz noktada bulunduğunuz konumu koruyabilmek de en az o noktaya gelebilmek kadar zor. Bugüne kadar sağladığım bu başarıyı devam ettirebilirsem bu benim için yeterli olur.

Berke Orçan :  Türkiye’nin şahsa özel tek senfoni orkestrasını siz kurdunuz, Metropol Senfoni Orkestrası. Bu fikir sizde nasıl uyandı? Bize senfoni orkestranızdan bahsedebilir misiniz?

Ferhat Göçer :Metropol Senfoni Orkestrasını biraz mecburiyette kurduk aslında. O dönemde “ Anadolu Aryaları “ projemizde ihtiyaç duyduğumuz senfoni orkestrasını, maalesef, mevcut senfoni orkestralarının yoğun programları nedeniyle karşılayamamış olduk. Biz de ekip arkadaşlarımızla oturup düşündük ve kendimize ait bir senfoni orkestrası oluşturma kararı verdik. Kısa bir süre içerisinde de bu hayalimizi gerçekleştirdik.
 
Ecem Diniz :Emma Shaplin’den Al Bano’ya, Michael Bolton’dan Gino Castelli’ye kadar dünyaca ünlü birçok müzisyenle konserler verdiniz. Hayalinizde olan, ama henüz düet yapmış olmadığınız müzisyenler kimlerdir? Bir de şu an hayatta olmayan, ama yaşasaydı birlikte şarkı söylemek isteyeceğiniz sanatçılar var mı?

Ferhat Göçer : Var tabi. Barış Manço, Zeki Müren ve Cem Karaca benim için çok değerli üstadlar. Onlarla aynı sahneyi paylaşmak isterdim doğrusu.

Berke Orçan :  Şarkılarınızın neredeyse hepsi, çıktıkları dönemlerde 1. sırada yer aldılar müzik marketlerde. Şarkı seçiminizi neye göre yapıyorsunuz? Bir şarkıyı ilk duyduğunuzda, o şarkının hit olacağını öngörüyor musunuz?

Ferhat Göçer : Açıkçası şarkıyı ilk dinlediğimde, bende uyandırdığı hisle veya şarkı ile sözlerinin uyumuyla, belli bir fikir sahibi oluyorum. Bugüne kadar da seçtiğimiz şarkılarda pek yanılma payımız olması, sanırım bu da başarının bir sırrı.

Ecem Diniz : Doktorluk mu müzisyenlik mi desek size kısaca? Birinden birini seçmek durumunda kalsaydınız hangisi ağır basardı sizin için? Sonuçta her iki meslek de insanı ve insan ilişkilerini içeriyor fazlasıyla.

Ecem Diniz :Bu sorunun cevabı hayatımın farklı evrelerinde farklı olurdu aslında. Örneğin 10 sene önce bana bu soru sorulmuş olunsaydı doktorluğu tercih ederdim. Şu anda müzisyenliği tercih ettim.

Berke Orçan : Sezen Aksu ile iyi bir iletişiminiz olduğunu biliyoruz. Albümleriniz için size şarkılar da veren bir sanatçı Sezen Aksu. Size göre Türkiye’nin en başarılı müzisyeni hemen hemen herkesin hemfikir olduğu şekilde Sezen Aksu mu? Onun hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Ferhat Göçer : Sezen Aksu Türkiye için çok değerli bir sanatçı. Müziğiyle, duruşuyla gerçek bir sanatçı diyebilirim.

Ecem Diniz : Şarkılarınız napolitanlardan şansonlara, rembetikolardan Türk Sanat Müziği’ne kadar çok geniş bir yelpazede yer alıyor. Neden tek bir müzik tarzı değil de birbirinden farklı müzik tarzlarında şarkı söylüyorsunuz? Bu aslında işinizi zorlaştırmak anlamına da gelmiyor mu?
 
Ferhat Göçer : Bu benim kariyerime ilk başladığım dönemlerde okulda aldığımız eğitimin bir parçasıydı. Farklı tarzları araştırmak zorundaydık. Belki zor ama bir o kadar da insanı besleyen bir durum bu. Sonuçta kendi tarzınızı oluştururken beslendiğiniz diğer tarzlardan küçük ayrıntıları kullanabiliyorsunuz, sizin tarzınıza bu farklı tarzlar bi nevi yön veriyorlar aslında.

Berke Orçan :  Müziğe başladığınız ilk yıllardaki Ferhat Göçer’le şimdiki Ferhat Göçer arasındaki en radikal fark ne oldu sizce? Yıllar sizi ne yönde değiştirip geliştirdi?

Ferhat Göçer : Tecrübe çok önemli bir şey. Tecrübe kazandıkça olaylara bakış açınız ve hazırlanma şekliniz değişiyor. Bana zamanın kazandırdığı en önemli şey tecrübe oldu.

Ecem Diniz : Bir kızınız olduğunu biliyoruz. İleride sadece çocuklara yönelik gerçekleştirmeyi düşündüğünüz herhangi bir projeniz var mı? Bizler de gerçekten çok sevinirdik böyle bir projeniz olacaksa gelecekte.

Ferhat Göçer : Bir kızım bir de oğlum var, aslında 3 çocuğumuz var aile olarak, hepsi farklı yaşlarda, o yüzden de aslında sizlerle iletişimimiz var. Henüz aklımda öyle bir proje yok ama neden olmasın.

Berke Orçan : Son olarak, kendinizi bir kelime ile tanımlamanızı istesek bu kelime ne olurdu?

Ferhat Göçer : Çalışmak herhalde.